Claude Fohlen "Kızılderililer" PDF
Bu yüzyılın başında, çocuklar okulda dünyanın dört kıtaya bölündüğünü, her birinin farklı, Avrupa’da beyaz, Asya’da sarı, Afrika’da kara, Amerika’da da kızıl ırk tarafından iskan edildiğini öğreniyorlardı. Bu dört “ırk”tan ilk üçünün, gözle görülür bir varoluş nedeni vardı. Dördüncüsüne gelince, acaba niçin Yerliler,1 “Kızılderili” diye nitelendiriliyordu? Eğer pratikte ister Doğu Hint elleri (Antil’ler) ya da doğrudan doğruya Hindistan’daki gerçek Hintlilerle karıştırmayı önlemek amaçlanmıyorsa, kimse bunun nedenini bilmiyor. Şu Amerika Yerlileri’nin iyi ve kötü yönleri konusunda ısrarcı bir mitologya, çocukluğumuzu ve hatta olgunluk çağımızı oyalayıp uyuttu. Fenimore Cooper’den başlayarak Amerikan edebiyatı, tiyatroda Buffalo Bill’in Wild West Show (Vahşi Batı Şovu), sinemada Western’ler (Batı öyküleri) türüyle, çizgi filmlerle, çizgi romanlarla … Kızılderili’yi, tıpkı orman ve pınar perileri ya da ırmak tanrçaları, Zeus ya da Apolion gibi, kültür mirasımıza kattı. 1 Batı dillerinde Kızılderililer, “lndiens” (Hintliler) sözcü!)ü ile adlandırılır. Bu nedenle yazarın şimdi getireceği açıklama, Batı dilleri açısından anlam taşır. Biz bundan sonra “Indien” sözcüğü karşısında “Yerli” sözcü!)ünü kullanacak, yeri gerektirdi!)inde “Kızılderili” diyeceğiz. Bilindiği gibi bu zıtlık, Kristof Kolomb’un Amerika’yı keşfettiğinde, Hindtistan’a vardığını· ve Hintlilerle karşılaştığını sanmasından kaynaklanıyor. Bu kültür istilasından da önce, Yerli’nin atası iyi kalpli vahşi de 18. yüzyılın felsefe edebiyatında seçkin bir yer tutuyordu ve uygar insana, ortamının kendisini kokuşturmaması nedeniyle üstün sayılan bir örnek öneriyordu ve bu mitosu, şu yüzyılımızın sonlarına doğru, farklı biçimlerde çevreciler de yeniden canlandırmayı deniyorlar, ama aynı kanıtlanmamış varsayımdan, yani teknik ilerlemenin kokuşturmaktan başka şeye yaramayacağından yola çıkarak. Oysa bu Yerli, Atlantik’in iki yakasında farklı biçimde algılandı. Şöyle on yıl ya da biraz daha geç yayınlanmış, Birleşik Devletler ya da Kanada tarihi ile ilgili, iyi bir tarih kitabını açmak, Yerli’den ne denli cimri ce söz edildiğini göstermeye yeterli: İlk sömürgecilerin geldiği sırada, kıtanın tablosunda İngiliz John Rolfe’un, 1614’te, Powtakan Kızılderililerinin reisinin kızı, Yerli prenses Pokahontas ile, zorunlu kaldığı kaydedilerek evlenmesi; 17., 18. ve 19. yüzyıllarda, bazı çok belirgin bölümleriyle, sömürgecilerle Yerliler arasındaki kanlı çatışmalar, Custer yenilgisi, Wounded Knee katliamı, “isyancı” reislerin Florida’da kaybolmaları. Sonra yaklaşık bir yüzyıl, Kızılderili, Kuzey Amerika tarihinden siliniyor ve ancak yakınlarda, Kaliforniya kabilelerinden sağ kalan 200 Kızılderili’nin, Alcatraz adacığını ele geçirmesi, Vine Deboria’nın kızıl iktidar (red power) savı, Dee Brown’ın yapıtları, ülkenin dört bir köşesinden gelmiş Kızılderililerin, Washington’da Kızılderililer Sorunlar Bürosu’nu yakıp yıkmasıyla yeniden ortaya çıkıyor. Ve Yankee emperyalizminin, güvenilir yapıtların suskun tanıklığı üzerine insanlık tarihinden sildiğine inandığı bu Kızılderililer’in nereden çıktığını kendi kendine sormak da, okura ya da seyirciye kalıyor. 8 Latin Amerikalı soydaşları ile kıyaslanırsa, Kuzey Amerikalı Yerlileri’nin alın yazgıları, daha da garip. Güney’e doğru, Meksika’da ve daha da ötesinde, Kolombiya, Peru ve Amazon boyunca, Aztek, Toltek, İnka gibi büyük Kızılderili uygarlıkları gelişmişti ve bunların gerek mimari, gerekse ikonografik dev ve özgün kalıntıları hala Tula’da, Tehuantepek’te, Yukatan’da, And’ların bazı yörelerinde görmek olası. Bu Güneyli yerli uygarlıklarının gücü, Avrupalı fatihlerle bir karışma yarattı ve Orta Amerika cumhuriyetlerinde egemen bir melez halkın oluşmasına zemin hazırladı. Meksika’nın kuzeyinde böyle bir şey söz konusu değil; uygulamada Kolomb-öncesi dönemine ait bir uygarlığın kalıcı hiçbir belirtisi yok. Colorado’da, Mesa Yerde’deki mağara yerleşim yerleri, mutlaka Yerlilere ait Kızılderili uygarlığının en özgün kalıntılanndan sayılır., Ancak kay al ann içine kazılmış bu yerleşimlerin, mimari ya da sanatsal yenilenme açısından Meksika’daki tapınaklada ortak hiçbir yönü yok ve her bakımdan, yeni bir çağa, büyük olasılıkla 12.-13. yüzyıllara ait. Bunlar, bugünkü. Birleşik Devletler ve Kanada toprakları üzerinde bulunabilen hemen hemen tek sürekli yerleşim yerleri. Latin Amerika Yerlileri’nin, çoğu göçebe Kuzey Amerika’dakilerin aksine toprağa yerleşmiş olmaları akla yakın. Belli ki, birinciler görece1i biçimde yoğun, ikinciler ise dağınıktı. Kuzey’de, Fransızlar, İngilizler ve İspanyollar, örgütlenmiş imparatorluklarla bahşetmek zorunda kalan conquistadores’lerden (İspanyol fatihler) farklı olarak, kolayca alt ettikleri yer yer direnişlerle karşılaştılar ve bakir olduklarını varsaydıkları bir ülkeye yerleştiler. Kızılderililer önce yerlerinden sürüldüler; sonra da kibarca “rezerv”, yani bel1i bir yerde hayvan ve bitki9 sini korumak için ayrılmış çorak alanlara yerleştirildiler; en . sonunda da beyaz adamın yaşam tarzı tarafından hemen hemen ya da tamamen asimile edildiler, yani sindirildiler. Birleşik Devletler ve Kanada topraklarında, Yerli, hiç önemsenmeyen biri olup çıktı; buna karşılık Meksika ve daha ötesinde, Yerli, bir aktör ve bir ortaktı. Daha başında her fetih, Kızılderililere karşı farklı tutumlar geliştirdi ve bunlar; Yerlilerin durumunu ve tepkilerini etkilemekten hiç geri kalmadı. Hepsinin sonunda da,’ 18. yüzyılda Fransızların ve İspanyolların peşpeşe tasfiyeleri üzerine, İngiliz kalıbı örneği, bugünkü Kanada ve Birleşik Devletler topraklarının tamamına ağırlığını koyarak, işgalcilerin boyunduruk altına alınanlara karşı tutumunu, egemence belirledi.
Yorumlar 0
Bir yorum Yaz