Murathan Mungan'ın bu kitabı aslında çok basit bir şeyden başlıyor: bir kadın, bir şehir, bir an. Sonra başka bir şehir, başka bir kadın, başka bir an. On altı kez bu tekrar ediyor ve sonunda fark ediyorsunuz ki, Türkiye'nin haritası aslında kadınların kalbinin haritası.
İzmir'de sabah erken saatinde, bir masada oturan Nurhayat, bunca yıl sonra emin olmadığını fark ediyor. Cuma günü evlilik için gelen adamın ailesini bekliyor ama kafasında başka sesler konuşuyor. Emin olmak ne demek, diye soruyor kendine. Kadınlar ne zaman emin oluyor, hiç?
Adana'da, Emine, daha hiç tanımadığı bir yaşamın içine adım atıyor—sanki bir başkasının filminde konuk oyuncu. Kapıdan çıkıyor ve sıcak, acımasız bir nefes yüzüne çarpıyor. Geride kalan otel havası, içindeki boşluğu gizlemeyi başaramamış.
Trabzon'da, Bursa'da, Samsun'da... Her şehirde bir bilezik, bir kazak, bir hikâye, bir ölü, bir bekleniş var. Yeşilırmak kıyısında geçen zaman hakkında düşünülüyor. Edirne'ye gidişler, unutulanlar. Akıp giden ırmak gibi akıp giden her şey.
Bu hikâyeler çok fazla açıklanmadı, çok fazla ders verilmedi. Anlatıldı sadece. Ankara'da bir kadın, sahte kimlikle gizli polisler arasında dolaşıyor, ufak bir fark yaratma hayaliyle. Sinop'ın penceresinden deniz görünüyor. Afyon'da, bir otobüs molasında birini bekleyen kalp, endişe içinde atıyor.
Kırşehir'de Hayat Hanım, gerçekten de hayat kadar dolu bir insandır. Her vilayeti ziyaret etmeye kararlı, hiçbir yerde uzun kalmayan. Erzurum'da, bavuzdaki eski fotoğraflar bir türlü açıklayamadığı şeyleri söylüyor. Diyarbakır'da bir polis memuresi, basit sorularla kendisini teskin etmeye çalışıyor çünkü dünyasını anlamakta güçlük çekiyor.
Kayseri'de Sophie Loren'e benzeyen bir kadın vardı, herkes onu Sofya diye çağırıyordu. Gümüşhane'de iki kadın birbirini tanımadan, kapının iki tarafında birbirlerini arıyor. Mersin'de yaşlı bir adam, kaybettiği karısının yerine kaderine razı oluyor.
Son olarak, İstanbul'un Esenler Otogarı'nda, bir teyze ve genç Zozan, kara yolda birlikte gidiyor. Teyzenin mahzun yüzü, bir yolculuğun sadece coğrafya değil de duygusal bir harita olduğunu hatırlatıyor.
Bu kitap, sevinç ve acı arasında sıkışan hayatlardan bahsediyor. Cümleleri uzun, yer yer nefes tutturuyor, ama bir türlü sıkıcı değil. Çünkü her cümlede gerçek bir insanın nefesi var. Murathan Mungan, Türkiye'nin kentlerini kız kardeşler gibi görmüş, her birine derse gitmek için para toplamayı, çocuk doğurmayı, birini beklemek acısını öğretmiş.
Bu işte hikâyeler değil, yaşam kesitleri. Çok uzun değil, çok kısa da değil. Tam da insanın alacağı kadar uzun, unutmayacağı kadar derli toplu.
Yorumlar 2
Bir yorum Yaz