Okuryus

Kristal Kelepçe ödüllü yazar Yaprak Öz, polisiye edebiyat severlerle yeni romanı "Tılsımlı Tebessüm" ile buluştu. 60'ların nostaljik havası, gizemli cinayetler ve beklenmedik sürprizlerle dolu bu roman, Oğlak Yayınları tarafından yayımlandı.

Edebiyat dünyasının en prestijli ödüllerinden Booker, 2025'te kazananını belirlemek için son aşamaya geldi. Londra'da açıklanan kısa listede 6 roman finale kaldı.

Yine bir cuma akşamı, masanızda yığınla soru bankası ve ders notu. Paragraf çözüyorsunuz ama bir türlü bitiremiyorsunuz. Metinler uzun, karmaşık, bir yerinden tutamıyorsunuz. "Paragrafın ana fikri nedir?" sorusuna bakarken, metnin ne dediğini anlamakta bile zorlanıyorsunuz. Tanıdık mı geldi?

Hangi kitabın dünyada en çok okunduğunu hiç merak ettiniz mi? Bu sorunun cevabı sandığınızdan çok daha karmaşık. Çünkü bir kitabın "en çok okunan" olması için sadece satış rakamlarına bakmak yeterli değil. Asıl mesele şu: kitap satılmakla okunmak aynı şey mi?

Günümüzün koşuşturması içinde kaç kez kendinizi "Bu kadar mı olacak?" diye sorguladığınız oldu? İç sesinizin, kariyer merdivenlerini tırmanırken bile bir boşluk hissettiğinizi fısıldadığını duydunuz mu? Eğer cevabınız evet ise, Güney Koreli yazar Hwang Bo-reum'un "Sade Bir Hayat" adlı eseri tam da sizin için yazılmış olabilir.

Chris Carter’ın Gece Sapığı romanını okurken sürekli aynı şeyi düşündüm: “Vay canına, ben ne okuyorum böyle?” Her sayfada tansiyon artıyor, her bölümde zihninizde ürpertici sahneler canlanıyor. Eğer polisiye-gerilim türüne meraklıysanız, bu kitap tam anlamıyla sizi içine çeken bir karanlığa davet ediyor.

1895'te İstanbul'da doğan Nahid Sırrı Örik tuhaf bir adamdı. Babasının büyük bir konağı vardı, çocukluğu zenginlik içinde geçti. Ama hiçbir okulu bitirmedi. Galatasaray'a girdi, bıraktı. Hukuk'a başladı, onu da yarıda bıraktı. Sanki okumak onun işi değildi.

1931'de doğmuş, Stanford'da yıllarca ders vermiş. Ama onun asıl işi insanların kafasındaki karışıklığı çözmek. Grup terapisi diye bir şey var - bir sürü insan toplanıp dertlerini konuşuyor. Yalom bunu çok iyi biliyor.

Serinin ilk kitabına kapılıp gitmiş biri olarak, Buz Kapanı’nı okurken yaşadığım duygu fırtınasını kelimelere dökmek kolay değil. Bir yanda aksiyon, entrika ve sürprizlerle dolu olaylar zinciri; diğer yanda kalbimizi hızlandıran bir aşk hikâyesi… Bu ikisi birleşince ortaya gerçekten bağımlılık yapan bir kurgu çıkıyor.